Elektriğin diğer enerji türleri içerisinde en hızlı gelişen tür olduğunu ve üretiminin giderek daha da kritikleştiğini vurgulayan Aşık, yenilenebilir enerji kaynaklarının gittikçe daha fazla önem kazandığına dikkati çekti.
Aşık, “Depolamanın yanı sıra sektör geliştikçe üretimde yeni mekanlara ihtiyaç duyuluyor. Yenilenebilir enerji alanında güç ve enerji boyutuyla güneş ve rüzgâr aslan payını tutuyor. Rüzgâr biraz daha karmaşık, gerek izinleri ve sonrasında bakımları vesaire…
GES, kurması ve işletmesi kolay olduğu için daha çok tercih edilmekte ve son yıllarda sanayi tarafından yoğun rağbet görüyor. GES zaman zaman alan işgal ediyor, büyük çaplı çalıştığınız büyük alanları kapsıyor.
Bu arazileri bulmak zor olabiliyor. Böyle olunca gündemimize yeni alanlar girdi” diye konuştu. Bu kapsamda üreticiler ve devlet kurumları tarafından yeni alan ve mekan arayışlarına girildiğini, çeşitli çalışmalar yürütüldüğünü dile getiren Aşık, gündemde su yüzeyine GES kurma fikri bulunduğunu kaydetti.
Aşık, “Türkiye hidroelektrik enerji üretimi anlamında önde gelen ülkelerden biri. Kurulu gücümüzün yüzde 32’si hidroelektrik santrallerinden geliyor. Buradaki suların üzerine doğal olarak boş ve yüzeyine güneş enerjisi panelleri koyduğunuzda çeşitli faydalar elde ediliyor. Hidroelektrik santrallerini ve akarsuları bu amaçla kullanmak hem suyun buharlaşmasını önlüyor hem de santrallerin altyapısını kullanarak elektrik üretmiş oluyorsunuz.
Su yüzeyinde yansıma çok olduğu için verimlilikleri de daha yüksek oluyor” diye konuştu. Enerji üreticilerinin bu durumu yatırım fırsatı olarak gördüğünü belirten Aşık, “Hidroelektrik santralleri işleten elektrik yatırımcısı bunu aynı santralin içinde hibrit şekilde ikinci kaynak olarak değerlendirmeyi mutlaka göz önüne alacak” dedi.