Maria: Bir Opera Divasının Son Yılları

Ünlü kadınların yaşamlarını konu alan Pablo Larrain, Maria adlı yarı biyografik-yarı kurgu dramında Maria Callas’ın son günlerini anlatarak büyüleyici bir üçleme tamamladı.

Yönetmenin Maria’ya özel bir ilgisi var, sanatçının seslendirdiği büyük operaları dinlemekten keyif alıyor. Bu etkileyici kadınlar, zorluklarla dolu olsalar da güçlü, özgün ve ikonik bir duruş sergilediler.

Larrain, Maria’nın hikayesine Paris’teki dairesinde son günlerini geçirirken başlıyor. Maria, 53 yaşında, sahneye çıkmıyor, şarkı söylemiyor, sağlık sorunları yaşıyor ve yalnız. Yönetmen, Maria’ya sevgiyle yaklaşarak onunla hayali bir söyleşi yapmasını sağlıyor.

Çifte Kimlikli Maria

Maria’nın içinde iki farklı kimlik var: Maria ve La Callas.

Maria, sahne dışında bir hayat düşünemeyen bir sanatçı. Annesi ona şarkı söylemeyi, kız kardeşi Yakinthi’ye dans etmeyi öğretmiş. Maria zor zamanlar geçirse de kontrolü elinden bırakmaz ve özgür iradesiyle hayatına yön verir.

Filmin görsel dili ve oyuncu performansları etkileyici bir atmosfer yaratıyor. Angelina Jolie ve Haluk Bilginer’in harika performanslarıyla Maria’nın hikayesi seyircilerle buluşuyor.

İnsan Ruhsal Derinlikleri

Mike Leigh, duygusal bir aile draması olan Acı Gerçekler ile sinemaya geri dönüyor. Leigh, sıradan insanların derin duygularını ustaca yansıtan bir yönetmen.

Film, Pansy adındaki bir kadının yaşamına odaklanıyor. Pansy, hayattan mutsuz ve kavgacı birisi olarak karşımıza çıkıyor. Leigh, aile içi ilişkileri ve travmaların insanlar üzerindeki etkilerini dokunaklı bir şekilde ele alıyor.

Kız kardeşler arasındaki etkileşim ve aile bağları, filmde önemli bir yer tutuyor. Marianne Jean-Baptiste ve Michele Austin, olağanüstü performanslarıyla dikkat çekiyor. Pansy, kız kardeşinin yardımıyla yaşama yeniden bağlanır ve huzuru keşfeder.